26 Nisan 2013

ŞUURSUZ MUYUM NEYİM?!!! :)

Arkideşler Merhaba!!!

Masmavi gökyüzü, ılık-sıcak hava, Ankara Ankara güzel Ankaraaaaa...

Neyse....

Ameliyat etkisinden neredeyse tamaaağmen kurtulduğum şu son bir haftadır tamamen kontrolümü kaybetmiş bir şekilde sokaklardayım, mağazalardayım, alışveriş yapmaktayım, şuurumu kaybetmiş bir halde lüzumlu lüzumsuz birşeyler almaktayım!!!

Sanırsınız ki ben aylardır yıllardır evden hiç çıkamadım! Aslında topu topu birbuçuk aydan biraz fazla oldu, hepsi bu! Bu süre içerisinde yapabileceğim (ama yapmadığım) alışverişin kat kat fazlasını çoktan aştım bile! Genelde alışveriş merkezlerini sevmeyen ben bir Kentpark bir de Armada çıkarması (çıkartması???) gerçekleştirdim!

Mutlu muyum?

Eveeeeeet!

Hemen her istediğimi alıyor muyum?

Eveeeeeeeeet!

Bunları ben mi ödeyeceğim?

Eveeeeeeeeeeeeeeet!

Kredi kartım var mı?

Eveeeeet!

O zaman asıl sorunu da anladınız değil mi? :)))))

Anlatacak, bahsedecek daha doğrusu anlatmak istediğim, bahsetmek istediğim bir sürü şey var... Elimden geldiğince hiçbirini atlamadan devam edeceğim....


Bir önceki yazımda Meral-Yaman Okay Kitap Dolabı Açılışı etkinliğinden söz etmiştim. Planlandığı gibi Pazar günü Nilberk'le oraya gittik. Güzel bir kalabalık vardı... Bahçeli ve Emek muhtarı, Chp Ankara milletvekili, Meral Okay'ın babası Ata Katu... Yandaki resim ona ait. Oldukça esprili, metanetli ve bilgili bir insan olduğunu daha konuşmasının ilk birkaç dakikasında rahatlıkla anlayabiliyorsunuz...

Dolaplar bunlar... Sabah açılıp akşam kapanacakmış. Amaç parkta oturmaya gelen insanların kitap okumasını sağlamak... Sadece parkta okumaları değil isteyen alır evine götürür, orada okur. Çok beğenirse geri getirmeyebilir...

Dolaplardan biri Meral Okay adında, ki çocuk kitapları dolabı, diğeri Yaman Okay, yetişkin kitapları barındırıyor olacak... Avrupa'da çok yaygın bir sistemmiş bu açık kitap dolapları. İnşallah bizde de yayılır, daha çok kitap okuruz...


Parktaki açılışta gözlerim arasa da Cumhuriyet Lisesinden dönem arkadaşlarımı, yani benim ortaokul ve liseyi okuduğum okuldan, ne yazık ki kimseyi göremedim :( Belki de benim zamanımdan kimse yoktu, olanları da ben tanımadım... Bu arada öğrendik ki Meral Okay'ın babası benim okulumda bir dönem öğretmenlik yapmış...

Epey kitap toplandı. Sanırım beklenen de fazlaydı. Ben de taşıyabileceğim kadar sırtlandım, götürdüm!  :) Kitaplarımın çoğu hala annemlerde duruyordu. Duracağına birileri okusun, eğlensin, bilgilensin...

Hava da şansımıza fena değildi, belki sıcak değildi ama yağmur da yağmadı!

Bu aktiviteler sırasında elbetteki bel korsem ayrılmaz bir parçam benim! Ben nereye o oraya :) Yadırgamıyorum da! Çok fazla oturmamaya, çok fazla ayakta durmamaya çalışıyorum. Ağrı kesicileri de en aza indirdim. Arada bir kramp türü sancılarım olsa da bacağımda şimdilik idare ediyorum. Yürümem gaaağyet iyi çok şükür, en çok sevindiğim de zaten bu...

Etkinlikte bir de çok şirin şekerlemeler dolandı ortalıkta üzerlerinde çiftin fotoğraflarının olduğu... Ne yalan söyleyeyim kıyamadım yemeye... Hatıra niyetine attım çantama, şimdi salonda masanın üzerinde öylece duruyorlar...








Bu arada yeniden dövme yaptıracağımdan söz etmiş miydim acıba??? Bu etkinlikten bir gün önce yani geçen Cumartesi günü Tunalıdaydım sabahtan akşama kadar. Kırk kapı yaptım o gün resmen :)


Dövme de o günün planlarından biriydi. Aklımdaki şuydu; içi boş siyah bir kalp, kalbin bir kenarında ise sonsuzluk işareti olacak. İstediğim şey "sonsuza kadar aşk"tı. Ama dövmecim (!) kalbin boş değil de kırmızı olması gerektiğini, temanın da sonsuza kadar aşk değil "sonsuz aşk" olarak daha uygun olacağını söyledi, ben de kabul ettim. Sonuç yan tarafta!

Ancak şunu belirteyim ki dövmemin yeri konum itibariyle sol bacağımın dizkapağından aşağı ve tam arka kısmı olması nedeniyle fotoğraf çekmekte epey zorlandım. Biraz çekiştirdim, haliyle de biçimi biraz bozuk gibi çıktı fotoğrafta. Ve bir de (dövme yaptırdıysanız eğer bilirsiniz elbet) yaklaşık bir hafta sonra çok daha güzel bir hal alacaktır.

Şu an itibariyle dövme sayım 4 oldu. Annemlerin sonuncudan henüz haberleri yok!!! Yaza görmeleri kaçınılmaz artık!!! :)))
Bu arada yandaki şahısı da artık tanımışsınızdır diye tahmin ediyorum....

Proje malzemesi konusunda baş tedarikçilerimden biri olup ayrıca kendisi bir tür "can" olan canlıdır... Nilberk! Bu fotoğrafı da Pazar günü parkta çektirdik.

Bu arada belki bel korsemi farkedebilirsiniz... Ve kilo aldığımı da :( Tüm ümidim yaz. Hele şu egzersizlerime bir başlayabileyim, bir de yüzme, olay bitmiştir! Tabi bu arada pasta, tatlı, şeker, çikolatayı kestim mi sıfır beden oldum bile!!!!  :))) hahhayt!

Hazır Nilberk demişken son tablosunu da paylaşayım dedim daha önce burada bahsettiğim... Bitmiş hali bu. Yeni başlayacağı tablo bu defa bana olacak. O da çoooook sevdiğim Galata Kulesi. Birkaç çıktı aldım internetten, beğenip seçtik birini. Şimdiden çok heyecanlıyım :) Gerçi tabloları önce sergiye gideceğinden bana ne zaman gelir bilemiyorum ama olsun!

Bahçeli turlarımdan birinde yine şööööle bir Gratis'e uğradım. 1.
597.tırnak güçlendiricimi aldım yine bir ümit. Ama tavsiye etmiyorum çünkü çok çabuk çıkıp dökülüyor. Ama ben illa bi deneyeceğim diyeniniz varsa eğer, biyrun alın, deneyin!

Son takıntım kuru meyveler. Gerçekten meyvelerden mi yapılıyor tam emin olamadığım, tam bir şeker deposu olan, gayet sağlıksız olduklarına emin olduğum korkunç şeyler!!!

Geçen yaz muz kurusunu keşfetmemle başlayan bu durum zamanla hindistan cevizi, papaya, ananas, elma... şeklinde hızla büyüdü karşı konulmaz bir hal aldı.

İstanbul'da bir sürü yerde gördüğüm kuru meyveleri artık (ne yazık ki!!!!) Ankara'da da bir çok yerde bulmak mümkün :))) İşte bu mümkün olan yerleri ben de buldum, fena oldu. Şimdi paso bunlarla besleniyorum neredeyse!!!! Yandaki resim hindistan cevizine bir örnektir bilgi açısından :))))


Bir de son yastık kıfımın (hani Nilberk'e gidecek olan) son halini paylaşayım sonra da Demet kaçar!


Neyse arkideşler....

Benden şimdilik bu kadar...

Bugün Cuma, en mutlu gün!!!

Kalın sağlıcakla, sevgiyle, neş'eyle...

xoxoxo




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder