9 Ekim 2012

BODRUM'DA HAYAT... BODRUM'DA HOBİ...

Madem bu yaz buralıyım, o zaman buralarda neler yapıyorum, etrafta ne var ne çok, bahsedeyim biraz.

Bu arada belirteyim; Bodrum'dayım desem de Bodrum'un merkezinde değil Gündoğan'dayım.Evimiz Bodrum'a yaklaşık 25 km. uzaklıkta. Yazın yoğun trafikte yarım saat bile sürebiliyor ama şimdiler daha iyi. Ama çok yakında inşaat yasağı kalkacağı için bu defa da kamyonlar saracak her yanı. Yani burada yollar hep dolu :)))

Geçen gün çok güzel bir gözleme ziyafetine davet edildim ve tabiyyyyy ki ikiletmeden kabul ettim. Çok severim gözlemeyi. yufka falan hayatta açamam ama hazır yufkadan değil de elde açılanla yapılan gözlemeye bayılırım.

Zaten burada sahilde insanların yediği üç yemek seçeneğinden biridir gözleme. Diğer ikisi de çiğ börek ve mantıdır. Yani üç bomba! Mayo giymek için binbir güçlükle, emekle verilen kiloları şipşak geri almak için çok lezzetli üç tuzak!!! :)

































Veeeeeeeee GÖZLEMEM...!!!  :)))

Afiyetle yediğim gözleme bir yana bir de kana kana bebek sevecektim ama olmadı! Moooolesef ki Mete bebek annesinden başka bir kucağa gittiğinde ağlıyor... ağlıyor... ağlıyor... öyle içten ağlıyor ki dayanamayıp tekrar geri anneye veriyorsunuz, susuyor! Sanki düğmesi var tatlı şeyin! Bas ağlasın, bas sussun, kendini kimseye sevdirtmesin :)

Geçen hafta ortasında kırtasiyeye gittim burada faks çekmek için. Amanın! O da ne! Yeni ürünler gelmiş raflara yerleştiriyorlar. Bayılırım kırtasiyelere ve kırtasiyede satılan şeylere. Çocukluğumda da böyleydi şimdi de böyle... Neyse, faksı verdim çekecekler ama numara meşgul. Ben de beklerken rafların arasında dolanmaya başladım. Amanın! Ne göreyim bir sürü malzeme dizmişler kullanabileceğim. Bazıları heryerde bulabileceklerimden bazılarını ise ilk defa gördüğüm... Sordum her biri bir liraymış. Aldım hemen tabi :) En çok beğendiklerim de yeşil, mavi ve kahverengindeki gözler oldu. Siyah çok vardı bende ama renkli ilk defa gördüm. Ne yazık ki onlardan birer kuru varmış, onları alabildim.

























Sonra iki tane de sim aldım. Ankara'da sim alırken tartıp küçük naylon poşetlere koyup veriyorlardı. Buarada tuzluk gibi delikleri olan plastik kutularda buldum. Çok da hoşuma gitti, serp serp kullan :)
























Bu arada koyduğum resimlerin çok net olmadığının farkındayım ama dediğim gibi ya odamda çekiyorum resimleri karanlık oluyor ya da dışarıda cep telefonuyla. Yani hem dışarıda hem de fotoğraf makinasıyla bir türlü denk düşürüp çekemedim!

Bu arada birkaç gün önceki yazımda bahsetmiştim komşunun boyadığımız bambu koltuklarından. Kendisi boyamak yerine mobilyacıya verip fıs fısla boyatmaya karar vermiş, bugün yolladı. Söylendim ben de "kendi yapmanın zevki başkadır, korktun tabiiii, nooolucak ki...." vır vır vır... Ama çok sonra söyledi ki ben boyarken belimin ve dizimin ağrıdığını farketmiş ve bana kıyamadığı için böyle bir şeye karar vermiş...

Nooooldu? Bozuldum mu ben peki?
Tabi bozuldum! Hem de ne biçim bozuldum :(

O zaman neymiş efenim; karşı tarafı dinlemeden peşin hüküm verilmezmiş. Herşeyin gerçek nedeni görünen olmayabilir, altında başka bir neden de olabilirmiş. Öyle herşeye bilmiş bilmiş konuşulmaz arada bir susup karşı taraf da dinlenirse eğer iyi olurmuş...

Neyse dersimi aldım devam ediyorum kaldığım yerden. Delgeç meraklısı olduğumu biliyorsunuzdur artık. Delgeç dediğim de aslında şekilgeç. Kullanayım ya da kullanmayayım her gördüğümü mutlaka almak istiyorum... Bahsettiğim kırtasiyeden de aldım bir tane. Bende yoktu, pahalı da değildi, aldım işte!


















Offffffffffffffff.... hele yılbaşı da yaklaşıyor ki..... Bi Ankara'ya evime döneyim, neler yapacağım neler!!!

Bu sene annemlerin evini de süsleyeceğim. Belki renkli birşeyler onları neşelendirebilir. Eeeeee biri 82 oldu, diğeri ise 77. Allah daha çoooooook çok ömür versin onlara ama sanki yaşları ilerledikçe sevinçlerini de yitirdiler, eskiden mutlu oldukları şeyler artık fark bile yaratmaz oldu... Hele yaz başında annemin hastalığı iyice tuz biber ekti herşeye. Ama söylenmiyorum artık, şikayet etmeyi çoktan bıraktım, varlıkları bile yetiyor işte... öyle...

Bugün facebook'ta bakınırken bir bilgiye ulaştım, paylaşayım istedim. Belki çoğunuz çoktan haberdardır bundan da ben ilk kere karşılaşıyorum... Daha henüz hiçbirini denemedim ama sanki akılda tutmakta fayda var gibi...

KARBONAT MUCİZESİ

* Evinizdeki halıları süpürseniz de silseniz de zamanla kokmaya başlar. Halı yıkamacılara verdiğiniz halı bilin ki, en kötü kimyasal deterjanla, yerlerde araba yıkanır gibi yıkanmaktadır. Oysa kokuyu çıkarmak için şunu yapabilirsiniz. Bir iki avuç karbonatı halının her tarafına serpin ve 1-2 saat bekledikten sonra elektrik süpürgesi ile iyice süpürün. Halınızdaki o kötü kokudan eser kalmayacaktır.

* Buzdolabınızdaki kokuyla baş edemiyorsunuz. Bütün yiyecekleri dışarı çıkar, sil, süpür, kurula vs. uğraşmak istemiyorsanız bir kâse karbonatı buzdolabının bir köşesine koyun. 4-5günde bir karıştırın.
Kötü kokuların gittiğini göreceksiniz. Ayrıca dolapta sakladığınız meyve sebzeler üzerinde koruyucu bir etkisi olacaktır karbonatın.

* Halı, koltuk, elbise üzerine yağ mı damladı? Panik yapıp, deterjana saldırmayın! Çünkü deterjan leke olan bölgenin rengini açıp renk dokusunu bozacaktır. Bunun yerine yağ lekesinin üzerine karbonat dökün ve üzerini hafifçe ıslayın. 1-2 saat bekledikten sonra silin. Yağ lekesinden eser kalmayacaktır. Zira suyla birleşen karbonat yağları söküp atan doğal bir sabun haline gelir.

* Mutfak tezgâhınızın mermerlerini ve fayanslarını limonlu karbonat ile ovun ve durulayın. En güzel temizleyicidir. Kimyasal deterjan kalıntısı kalmadığı için üzerine meyve- sebzelerinizi, ekmeğinizi rahatlıkla koyabilirsiniz.

* Kirli lavabolarınız için krem deterjanlar yerine limon ve karbonat kullanın. Lavaboya karbonat döküp limonla ovun. Hem kirlerin kaybolduğunu hem de parladığını göreceksiniz.

* Ayrıca tıkanan lavabolarınızı açmak için bir su bardağı karbonatı lavaboya dökün. Üzerine 1 bardak sirke ilave edip 2 litre kaynar suyu lavaboya boşaltın. Tıkanan lavabo açılacaktır.

* Dibi tutan tava ve tencerelerinize akşamdan karbonat döküp, sıcak su ilave edin. Sabah temizlerken zorlanmayacaksınız.

* Paslanabilecek eşyalarınızı karbonatla ovarsanız paslanmasını  engellemiş olursunuz.

* Porselen gibi kararan eşyalarınız varsa limonlu karbonat ile ovun.  Rengi açılacaktır.

* Aynı şekilde gümüş eşyalarınızı suyla macun haline getirdiğiniz karbonat ile ovarsanız, rengi açılıp parlayacaktır.

* Elbise dolabınızda rutubet ve küf kokusu varsa ve naftalin kokusunu da sevmiyorsanız dolabınızı bir köşesinde ağzı açık şekilde kavanozda karbonat bulundurun.

* Banyo duşa kabin camlarını karbonat ile silip durulayın. Duş alırken daha rahat nefes alacaksınız.

* Çamaşır makinesinde kullandığınız deterjan miktarını yarı yarıya azaltıp gerisini karbonat ile tamamlayın. Çamaşırlarınız daha temiz ve kimyasal artıklardan uzak kalmış olacaktır.

Neyse, benden bu kadar...

Şimdi çöpleri dökmeye gideceğim. Ardından tatilcilerin burada bulundukları süre bouunca besledikleri ama eve dönerken kapı önüne koydukları aç kedileri besleyeceğim. O arada çamaşır makinesi de biter çamaşırları asarım güneşten istifade. Yemek hazırla, topla, üzerine bahçede denize naaaaazır kahve keyfi... al işte yine akşam oldu!!!

Size iy haftalar efenim... Ben hepinizin yerine Bodrum'dayım, hepinizin yerine hala tatildeyim :)

Kalın sağlıcak ilen...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder